Kapalı Çarşı’nın havadan çekilmiş bir fotoğrafı. Kiremit çatılardan ayrışan, bir tanesi 15, diğeri 20 kubbeli bedestenler fark ediliyor.
Daha Kapalı Çarşı yokken, Fatih Sultan Mehmed, kiliseden camiye çevirdiği Ayasofya ve vakfiyesine gelir getirmesi için Sandal ve Cevahir bedestenlerini inşa ettirmiş.
Osmanlı şehirlerinde geleneksel olarak birçok han olduğu halde, yalnız bir bedesten oluyor. Bu genellemenin tek istisnası imparatorluğun başkenti olan İstanbul. İstanbul’da ikisi şehrin merkezinde, biri de dışında olmak üzere üç bedesten inşa edilmiş.
Bedesten, Türk şehirciliğinde ticaret bölgesinin özünü, çekirdeğini oluşturmuş, bütün alışveriş onun etrafında cereyan etmiş.
Bedesten, çarşı ve endüstri mahallelerinin bir nevi çekirdeği. Çarşılar bedestenin etrafında biçimlenmiş, yakınına tüccar hanları yapılmış veya önceden yapılanlar gittikçe yayılan sınırların içinde kalmış, aralarda iki kenarında dükkânlar olan sokaklar meydana gelmiş. Bu gelişme İstanbul Kapalı Çarşısı’nın doğuşunun nasıl cereyan ettiğini gösteryor.
Önce yangınlar yüzünden ahşap dükkânlar kâgire dönüşmüş, ortadaki yolun üstü yine kâgir tonozla örtülmek suretiyle Kapalı Çarşı oluşmuş. Bu örgünün gelişmesiyle de Sandal ve Cevahir Bedestenleri Kapalı Çarşı’nın içinde kalmış.
Şimdi size bir soru, İstanbul’daki üçüncü bedesten hangisi, nerede?